10 Haziran 2016 Cuma

BÜTÜN TİP 1 DİYABETLİLER SONRADAN ÇÖLYAKLI MI OLUR?


BÜTÜN TİP 1 DİYABETLİLER SONRADAN ÇÖLYAKLI MI OLUR?

   Otoimmünite, aslında vücuda girmeye çalışan mikrop ve yabancı maddelere karşı kişiyi korumakla görevli bağışıklık sisteminin vücudun kendi protein ve dokularını yok etmeye çalışmasıdır.

Otoantikorlar

  Vücudun bağışıklık sistemi tarafından mikroplar ya da virüsler yerine vücudun kendi hücrelerine karşı geliştirilen antikorlardır. Otoimmün sürecin oluşumu otoantikorlarla oluşur. Otoantikorlar, toplumda %5 oranında görülen otoimmün hastalıkların tanısında, tedavisinde, izlenmesinde ve sonucunun tahmin edilmesinde, hastalıkların sınıflandırılmasında önemli bir yere sahiptir. Tüm süreçler ile ilgili değerlendirme, klinik tablo ile birlikte yapılmalıdır. Klinik bulgu olmaksızın, tek başlarına otoantikor varlığı hastalığa kesin tanı konulmasında yeterli değildir.

Otoimmün hastalıklar:

  Tip 1 diyabet başta olmak üzere otoimmün enteropati (çölyak), Hashimoto Tiroidi, Multipl Sklreoz (MS), Graves Hastalığı, psöriyasiz (Sedef Hastalığı), Sistemik Lupus, Sjögren Sendromu, Romatoid Artrit, Hemolitik anemiler, timoma gibi hastalıklar otoimmün mekanizmalar sonucu oluşur.



Tip 1 Diyabet

  Diyabet, insülin salınımı, insülin etkisi veya bu faktörlerin her ikisinde de bozukluk olması sonucunda ortaya çıkan hiperglisemi ile karakterize kronik metabolik bir hastalıktır. Birçok diyabet tipi olmasına rağmen temelde tip 1 diyabet ve tip 2 diyabet olarak ikiye ayrılır. İnsüline bağımlı diyabet olarak da bilinen tip 1 diyabet, genelde çocukluk çağında ortaya çıkar. Pankreasın beta hücrelerinin süregelen otoimmün veya otoimmün dışı nedenlerle harap olması sonucu gelişen insülin yetersizliği ve hiperglisemi ile karakterize kronik bir hastalıktır. Dünyada beş yaş civarındaki genel prevalans 1/1430, 16 yaşında ise 1/360 civarındadır. Ülkemizdeki prevalansı yaklaşık 1/2000’dir. Temelinde genetik ve çevresel birçok etken rol oynamaktadır. Sık idrara çıkma, çok su içme, kilo kaybı ile kendini gösteren tip 1 diyabet, insülin, egzersiz ve beslenmenin planlanması ile tedavi edilmektedir. Birçok farklı insülin rejimi yanısıra immünoterapi gibi yeni tedavi yöntemleri üzerinde de çalışılmaktadır. 



Bir otoimmün hastalık olarak Çölyak (Gluten enteropatisi)

  Sprue, gluten enteropatisi adıyla da bilinen çölyak, buğday, arpa, yulaf, çavdarda bulunan gluten adlı bir bitki proteinine karşı vücutta gelişen toleranssızlıktır. Diğer bir anlamda, glutenli gıdalarla beraber gliadinin alımıyla başlayan, vücudun bağışıklık sisteminin oluşturduğu iltihabi bir reaksiyondur. Bağırsaklardaki lamina propria adlı bölgede, bağırsak mukozasında epitel hücrelerinin altındaki kısımda glutene duyarlı CD+4 lenfositlerinin HLA-DQ2 ve HLA-DQ8 moleküllerince sunulan glutenle ve doku transglutaminazı (TG2) tarafından modifiye edilmiş gliadinle (deamine gliadin) karşılaşması sonucunda immünolojik reaksiyon başlar.

  Çölyak, çevresel tetikleyici ve otoantijeni bilinen tek otoimmün hastalıktır. Otoantijeni ince bağırsak epitel hücresi enterosite ait doku transglutaminaz (tTG) enzimidir. Diğer otoimmün hastalıklardan farklı olarak tetikleyicinin (gluten) ortadan kaldırılmasıyla tam düzelme sağlanır. Bu nedenle glutensiz beslenme ile 3-6 ayda test sonuçları negatifleşir, 2 yılda tam bir iyileşme sağlanır.



Çölyak ile beraber görülen otoimmün hastalıklar:

 Çölyak ile birlikteliği gösterilen diğer otoimmun hastalıklar; tip 1 diyabet, dermatitis herpatiformis, otoimmün hepatitler, otoimmün kolanjit, otoimmün anemi, trombositopeni, nötropeni, Addison hastalığı, irritabl barsak hastalığı, alopesi (kellik) ve sarkoidozdur.  



Çölyak ve tip 1 diyabet birlikteliği

  Tip 1 diyabet ve çölyak genetik ve otoimmün temellere dayalı iki hastalıktır. Genetik nedenler, ortak HLA DR3-DQ2/HLA DR7-DQ2 doku antijenlerine dayanır. Bu nedenle birliktelik riskleri birbirini tetikler. Tip 1 diyabette çölyak oluşum riski 20 kat artar ve tip 1 diyabetlilerde çölyak görülme yüzdesi 0,97 - %6,4’tür.  Ayrıca, tip 1 diyabetlilerin %11,6’sında çölyakın göstergelerinden biri olan doku transglutaminaz antikoru görülür.

  Çölyak gelişen Tip 1 diyabetlilerde ishal ve abdominal distansiyon gibi tipik gastrointestinal sistem bulgularının nadir, demir eksikliği anemisi, kısa boy, gecikmiş puberte gibi atipik bulguların daha yaygın olduğu saptanmıştır.  

  Farklı zamanlarda ve aynı zamanlarda ortaya çıkabilen iki hastalık birlikteliği birbirini tetiklediğinden Tip 1 diyabetlilerin çölyak açısından yıllık antigliadin (AGA) ve antiendomisyel antikorlar (EMA) kullanılarak taranması önerilmektedir. Bu taramalarda serolojik kan testleri haricinde hızlı ve pratik olması açısından BIOCARD hızlı ön tanı testi de kullanılabilir.

  Tıbbi ilaç tedavilerin yanında tip 1 diyabette beslenme tedavisi ve düzenli fiziksel aktivite önemli yer tutar. Tip 1 diyabetli bireyde çölyak da varsa glutensiz diyet tıbbi beslenme tedavisine alınmalıdır. Glutensiz besin ve ürünlerin karbonhidratı sayılarak veya değişim sistemiyle beslenme planı çıkarılmalıdır.

  Teşhisten sonraki aşamada çölyak tespit edildiyse tavizsiz bir şekilde glutensiz diyet uygulanmalıdır. Glutensiz diyet, tip 1 diyabet yönetiminde önemli yer tutan kan şekeri regülasyonunda önemli bir yere sahiptir. Çölyak ve tip 1 diyabet birlikteliğinde glutensiz diyet kati surette uygulanmazsa, çarpraz bulaşmaya dikkat edilmezse, güvenli glutensiz ürünler tüketilmezse ince bağırsaklarda hasar oluşur ve karbonhidrat emilimi düzenli bir şekilde gerçekleşemez. Kan şekerini etkileyen önemli bir bileşen olan karbonhidratlar ile ekzojen insülin denkleştirilemez, bu durum da düzensiz kan şekeri seyirlerine neden olur, bireyde hipoglisemiler görülür. Diyabet yönetiminde önemli bir gösterge olan HbA1c yüzdesi etkilenir.

  Çölyak ve tip 1 diyabet birlikteliğinin görülme sıklığı artmaktadır. Bu nedenle tıbbi kontroller zamanında yaptırılmalı, işin uzmanlarından eğitimler ve uzman desteği alınmalıdır. Glutensiz ürün temininde güvenilir markalar kullanılmalıdır.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder