27 Mayıs’ta Koç Üniversitesi Hastanesi’nde “T ip 1 diyabet tedavisinde yeni
gelişmeler: yapay pankreas ve kök hücre tedavisine ne kadar yakınız?” konulu
bir konferansa katıldım. Birçok konuşmacı vardı, Prof. Dr. Şükrü Hatun, Prof.
Dr. Oğuzhan Deyneli, Türkiye’nin tek profesyonel t ip 1 diyabetli sporcusu Trabzonspor Medikal Park
Basketbol Takımı’nın kaptanı Alper Saruhan konuşmacılardan bazılarıydı. Alper, 52.
Ulusal Diyabet Kongresi’nde de sunduğum “Düzenli Fiziksel Aktivite Yapan Tip 1
Diyabetli Bireylerin Glikometabolik Göstergelerinin ve Beslenme Durumlarının
Saptanması” adlı lisans bitirme tezimin katılımcılarındandı. Bana diyabet
çalışma konusunda destek ve ilham veren biri.
Konuşmacıları birbirinden iyi seçilmiş
toplantıda beni en çok heyecanlandıransa, dünyada tip 1 diyabet alanında en çok
çalışma yapan üniversitelerden biri olan Yale Üniversitesi’nin Pediatrik
Endokrinoloji ve Diyabet Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışan Doç. Dr. Eda
Cengiz’in sunum yapacak olmasıydı. Diyabet tedavi yöntemleri konusunda en son gelişmelerle nerede olduğumuz, yapay pankreasa ne kadar yakın olduğumuz, kök hücre tedavilerinde hangi aşamaları kaydettiğimiz ile ilgili bolca bilgiler veren Dr. Eda Cengiz, bilimsel çalışmalarını tip 1 diyabetin iyileştirilmesi, ultra hızlı etkili insülinler ve yapay pankreas alanlarında sürdürüyor, bu alanlarda yapılan birçok projenin başkanlığını yürütüyor. Bunun yanında çocuklarda ve gençlerde insülin araştırmalarının yapıldığı tek merkezin yöneticisi. Ayrıca, bana diyabet çalışma konusunda ilham veren bilim insanlarından biridir.
Gelelim içeriğe…
Hepimizin bildiği gibi tip 1 diyabet, temelinde
pankreas adlı organın beta hücrelerinden salgılanan ve kan şekerimizi düzenlemeye
yarayan insülin adlı hormonun eksikliğidir. Bu nedenle tip 1 diyabetli bireyler,
insülin gibi hayati öneme sahip bir hormonu dışarıdan almak zorundadır.
İnsülin, insülin kalemi, insülin pompası gibi yöntemlerle vücuda alınır.
İnsülinin keşfi ile diyabet konusunda iyi gelişmeler
oldu, ancak çok daha fazla çalışmanın yapılması gerekiyor. Bunun nedeni de şu
an sahip olduğumuz insülinlerle
bireydeki insülin karbonhidrat eşleşmesini tam anlamıyla gerçekleşiremiyoruz. En
hızlı etkili insülinler bile 5-15 dakikada etkisini göstermeye başlıyor. Bu kan
şekerini tam anlamıyla yönetmek için yeterli gelmemektedir. Ultra etkili
insülinler, bu anlamda çok işe yarayacak. Bu konuyu 52. Diyabet Kongresi’nde Ord.
Prof. Dr. Erol Çerasi Hoca çok kapsamlı bir şekilde anlatmıştı.
Dr. Eda Cengiz’in anlatımında dikkat çeken
konulardan yapay pankreas içinse
Dr. Çerasi 2018 tarihini vermişi. Eda hoca da o tarihlerde Amerika’da yapay
pankreas (kapalı devre pompa) sisteminin FDI(Food and Drug Association – Gıda
ve İlaç Kurumu)’dan onay alınacağını belirtti. Aslında bu konuda 52. Diyabet Kongresi’nde
Prof. Dr. Oğuzhan Deyneli ve Dr. Erol Çerasi’nin sunumlarından aldığım notlarımdan
da bolca yararlandım. Yapay pankreas temelde pankreasın işlevi olan kan
şekerini ölçen, buna uygun insülin salgılayan sistemi içeriyor. Bu aşamada
glikagon ve amilinin de yapay pankreasta yer alması gerektiği de konuşuluyor.
Ama glikagon çok hızlı bozulan bir hormon olduğundan şimdilik uygulanması tartışılıyor.
Amilin ise yine beta hücrelerinde üretilen bir hormon, beta hücresi uyarıldığında
insülin ile beraber salgılanıyor. Yapay pankreastan tam verim alabilmek için
kullanılması gereken ultra hızlı etkili insülinler on yıl içinde kullanıma
girecek diye ümit ediyoruz.
Peki, umut vadeden ultra hızlı etkili insülinlerin avanajları
neler?
İnsülinin kana geçişi şu anda kullanılan insülinlere göre
daha hızlı olacak. Yemek sonrası kan şekeri kontrolünde özellikle ilk iki saat
daha başarılı olunacağı, insülin pompası ile kullanıldığında daha hızlı etki
göstereceği belirtiliyor. Yemek sonrası yüksek kan şekeri önlenecek, daha sık
aralıklı yemek atıştırma imkanı sağlanacak, yemek sonrası alınan insülinin geç
çıkan etkisi de azaldığından beklenmedik hipoglisemi ve kilo alımını azalacak,
yapay pankreası tam otomatik düzene geçirebilecek. Bunun anında, akıllı
insülinlerle ilgili çalışmalar da yapılıyor.
Bu insülin çeşidi ile hedef, kan şekeri düzenine göre gerekli dozda kana
insülin salınmasını sağlamak. Umarız, on yıl içinde bu insülin çeşitleri
kullanıma girer.
Aslında bu tip
insülinler yapay pankreasın daha da iyi çalışması için kullanılacak. yapay
pankreasta amaç, pankreas gibi davranan bir sistem geliştirmek. Bu sistemde kan
şekerini ölçen, değere uygun insülin yapan bir mekanizma sağlanma çalışılıyor. Eğer
gerçekleşirse belki de Dr. Eda Cengiz’in sunumun sonunda dediği gibi “Bir zamanlar diyabet diye bir hastalık
varmış” diyeceğiz.
Bunlarla beraber yapay pankreasın mükemmelleştirilmesi
için Yale Üniversitesi’nde neler yapılıyor?
Her
diyabetlinin diyabeti kendisine hastır. Çünkü, kan şekeri alınan gıdaların
yanında duygu durumlarından, kişilik yapılarından kolayca etkilenebilir. Üzerinde
hala çalışılan yapay pankreasın altı kısmının beşinci evresindeyiz. Dr. Eda
Cengiz, bu kadar kişisel olan diyabetin tedavisinde çığır açacak yapay pankreasın
sporcular, kadınlar ve çocuklar için özelleştirileceği haberini verdi.
Konferansta diyabetin üzerinde çalışılan bir
diğer tedavi yöntemi olan kök hücreden de bahsedildi. Bu arada bebeğinizin
kordon kanını kordon bankasında saklamadığız için üzülmeyin, yağ hücresinden
bile kök hücre oluşturulabiliyor, ben de yeni öğrendim, açıkçası çok da mutlu
oldumJ Kök hücre eğitilip beta hücresine
dönüştürülebiliyor. Ancak, bu yöntemde bazı engeller bulunuyor. Bunlar, hücrelerin
eğitilmesinin nasıl yapılacağının tam olarak bilinememesi, insülin yapan ama
şeker ölçen sistemin olmayışı, hücreye besin sağlamadaki güçlük, hücreyi yeni
saldırıdan korumanın engellenmesi gibi sorulara cevap aranıyor. Ayrıca yeterince
hücre var mı, hücre sayısının nasıl arttırılması gerektiği tartışılmakadır.
Aslında en önemli ve umut vadeden kısım immün (bağışıklık) sistemin adacıklarındaki otoimmüniteyi
ortadan kaldırmak olacaktır.
Kök hücrelerin adacık hücrelerine çevrimi
esasıyla çalışacak ViaCyte de Dr. Eda Cengiz’in çalışma konuları
arasında yer alıyor. Beta hücreleri, küçük bir kapsül şeklindeki korunmaya alınıyor. Deri alına yerleştirilen
ViaCyte ile insan kök hücreleri eğitilerek adacık hücrelerine çevrilebiliyor
ve bu hücreler küçük tüp içinde biriktiriliyor. Bu şekilde insülin kana
karışıyor. Ayrıca bu yöntem adacık nakline göre daha avantajlı durumda. Peki, nedir
avantajları? İmmün baskılayıcı etken ortadan kalkıyor, sınırsız hücre kaynağı
sağlanıyor, daha ucuz ve cerrahi müdahaleyi minimuma indiriyor.
Non invazif insülin – Afrezza: Nefes yoluyla alınan insülin, astımlılar
tarafından kullanımı önerilmiyor, ama Eda hanım ve ekibi FDI onayı almak için inanılmaz çaba harcıyor. Bu yöntem de diyabet tedavileri adına umut vadediyor.
Son olarak “Kök hücre nakli ile tedavi mümkün mü?” Sorusunu yanıtlayalım. Kök
hücre uygulamasında bağışıklık sistemini baskılan ilaçlar alınmak zorunda
kalınıyor, bu da en küçük bir enfeksiyonu ciddi bir hale getirebiliyor. Dr. Eda
Cengiz ve ekibi bu konuda da çalışmalarını sürdürüyor. Amaçları, bağışıklık
baskılayıcı ilaçlar alınmadan kök hücre tedavisinin gerçekleştirilmesini
sağlamak. Asıl konu ise T hücrelerinin değişmesiyle adacık hücrelerinde meydana
gelen otoimmüniteyi ortadan kaldırmak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder