2 Haziran 2016 Perşembe


  27 Mayıs’ta Koç Üniversitesi Hastanesi’nde “TTTip 1 diyabet tedavisinde yeni gelişmeler: yapay pankreas ve kök hücre tedavisine ne kadar yakınız?” konulu bir konferansa katıldım. Birçok konuşmacı vardı, Prof. Dr. Şükrü Hatun, Prof. Dr. Oğuzhan Deyneli, Türkiye’nin tek profesyonel tTTip 1 diyabetli sporcusu Trabzonspor Medikal Park Basketbol Takımı’nın kaptanı Alper Saruhan konuşmacılardan bazılarıydı. Alper, 52. Ulusal Diyabet Kongresi’nde de sunduğum “Düzenli Fiziksel Aktivite Yapan Tip 1 Diyabetli Bireylerin Glikometabolik Göstergelerinin ve Beslenme Durumlarının Saptanması” adlı lisans bitirme tezimin katılımcılarındandı. Bana diyabet çalışma konusunda destek ve ilham veren biri.
  Konuşmacıları birbirinden iyi seçilmiş toplantıda beni en çok heyecanlandıransa, dünyada tip 1 diyabet alanında en çok çalışma yapan üniversitelerden biri olan Yale Üniversitesi’nin Pediatrik Endokrinoloji ve Diyabet Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışan Doç. Dr. Eda Cengiz’in sunum yapacak olmasıydı.

  Diyabet tedavi yöntemleri konusunda en son gelişmelerle nerede olduğumuz, yapay pankreasa ne kadar yakın olduğumuz, kök hücre tedavilerinde hangi aşamaları kaydettiğimiz ile ilgili bolca bilgiler veren  Dr. Eda Cengiz, bilimsel çalışmalarını tip 1 diyabetin iyileştirilmesi, ultra hızlı etkili insülinler ve yapay pankreas alanlarında sürdürüyor, bu alanlarda yapılan birçok projenin başkanlığını yürütüyor. Bunun yanında çocuklarda ve gençlerde insülin araştırmalarının yapıldığı tek merkezin yöneticisi. Ayrıca, bana diyabet çalışma konusunda ilham veren bilim insanlarından biridir.

Gelelim içeriğe…

  Hepimizin bildiği gibi tip 1 diyabet, temelinde pankreas adlı organın beta hücrelerinden salgılanan ve kan şekerimizi düzenlemeye yarayan insülin adlı hormonun eksikliğidir. Bu nedenle tip 1 diyabetli bireyler, insülin gibi hayati öneme sahip bir hormonu dışarıdan almak zorundadır. İnsülin, insülin kalemi, insülin pompası gibi yöntemlerle vücuda alınır.

  İnsülinin keşfi ile diyabet konusunda iyi gelişmeler oldu, ancak çok daha fazla çalışmanın yapılması gerekiyor. Bunun nedeni de şu an sahip olduğumuz insülinlerle bireydeki insülin karbonhidrat eşleşmesini tam anlamıyla gerçekleşiremiyoruz. En hızlı etkili insülinler bile 5-15 dakikada etkisini göstermeye başlıyor. Bu kan şekerini tam anlamıyla yönetmek için yeterli gelmemektedir. Ultra etkili insülinler, bu anlamda çok işe yarayacak. Bu konuyu 52. Diyabet Kongresi’nde Ord. Prof. Dr. Erol Çerasi Hoca çok kapsamlı bir şekilde anlatmıştı.

  Dr. Eda Cengiz’in anlatımında dikkat çeken konulardan yapay pankreas içinse Dr. Çerasi 2018 tarihini vermişi. Eda hoca da o tarihlerde Amerika’da yapay pankreas (kapalı devre pompa) sisteminin FDI(Food and Drug Association – Gıda ve İlaç Kurumu)’dan onay alınacağını belirtti. Aslında bu konuda 52. Diyabet Kongresi’nde Prof. Dr. Oğuzhan Deyneli ve Dr. Erol Çerasi’nin sunumlarından aldığım notlarımdan da bolca yararlandım. Yapay pankreas temelde pankreasın işlevi olan kan şekerini ölçen, buna uygun insülin salgılayan sistemi içeriyor. Bu aşamada glikagon ve amilinin de yapay pankreasta yer alması gerektiği de konuşuluyor. Ama glikagon çok hızlı bozulan bir hormon olduğundan şimdilik uygulanması tartışılıyor. Amilin ise yine beta hücrelerinde üretilen bir hormon, beta hücresi uyarıldığında insülin ile beraber salgılanıyor. Yapay pankreastan tam verim alabilmek için kullanılması gereken ultra hızlı etkili insülinler on yıl içinde kullanıma girecek diye ümit ediyoruz. 

Peki, umut vadeden ultra hızlı etkili insülinlerin avanajları neler? 

  İnsülinin kana geçişi şu anda kullanılan insülinlere göre daha hızlı olacak. Yemek sonrası kan şekeri kontrolünde özellikle ilk iki saat daha başarılı olunacağı, insülin pompası ile kullanıldığında daha hızlı etki göstereceği belirtiliyor. Yemek sonrası yüksek kan şekeri önlenecek, daha sık aralıklı yemek atıştırma imkanı sağlanacak, yemek sonrası alınan insülinin geç çıkan etkisi de azaldığından beklenmedik hipoglisemi ve kilo alımını azalacak, yapay pankreası tam otomatik düzene geçirebilecek. Bunun anında, akıllı insülinlerle ilgili çalışmalar da yapılıyor.  Bu insülin çeşidi ile hedef, kan şekeri düzenine göre gerekli dozda kana insülin salınmasını sağlamak. Umarız, on yıl içinde bu insülin çeşitleri kullanıma girer.

  Aslında bu tip insülinler yapay pankreasın daha da iyi çalışması için kullanılacak. yapay pankreasta amaç, pankreas gibi davranan bir sistem geliştirmek. Bu sistemde kan şekerini ölçen, değere uygun insülin yapan bir mekanizma sağlanma çalışılıyor. Eğer gerçekleşirse belki de Dr. Eda Cengiz’in sunumun sonunda dediği gibi  “Bir zamanlar diyabet diye bir hastalık varmış” diyeceğiz.
Bunlarla beraber yapay pankreasın mükemmelleştirilmesi için Yale Üniversitesi’nde neler yapılıyor?

  Her diyabetlinin diyabeti kendisine hastır. Çünkü, kan şekeri alınan gıdaların yanında duygu durumlarından, kişilik yapılarından kolayca etkilenebilir. Üzerinde hala çalışılan yapay pankreasın altı kısmının beşinci evresindeyiz. Dr. Eda Cengiz, bu kadar kişisel olan diyabetin tedavisinde çığır açacak yapay pankreasın sporcular, kadınlar ve çocuklar için özelleştirileceği haberini verdi.
  Konferansta diyabetin üzerinde çalışılan bir diğer tedavi yöntemi olan kök hücreden de bahsedildi. Bu arada bebeğinizin kordon kanını kordon bankasında saklamadığız için üzülmeyin, yağ hücresinden bile kök hücre oluşturulabiliyor, ben de yeni öğrendim, açıkçası çok da mutlu oldumJ Kök hücre eğitilip beta hücresine dönüştürülebiliyor. Ancak, bu yöntemde bazı engeller bulunuyor. Bunlar, hücrelerin eğitilmesinin nasıl yapılacağının tam olarak bilinememesi, insülin yapan ama şeker ölçen sistemin olmayışı, hücreye besin sağlamadaki güçlük, hücreyi yeni saldırıdan korumanın engellenmesi gibi sorulara cevap aranıyor. Ayrıca yeterince hücre var mı, hücre sayısının nasıl arttırılması gerektiği tartışılmakadır. Aslında en önemli ve umut vadeden kısım immün (bağışıklık)  sistemin adacıklarındaki otoimmüniteyi ortadan kaldırmak olacaktır.

  Kök hücrelerin adacık hücrelerine çevrimi esasıyla çalışacak ViaCyte de Dr. Eda Cengiz’in çalışma konuları arasında yer alıyor. Beta hücreleri, küçük bir kapsül şeklindeki korunmaya alınıyor. Deri alına yerleştirilen ViaCyte ile insan kök hücreleri eğitilerek adacık hücrelerine çevrilebiliyor ve bu hücreler küçük tüp içinde biriktiriliyor. Bu şekilde insülin kana karışıyor. Ayrıca bu yöntem adacık nakline göre daha avantajlı durumda. Peki, nedir avantajları? İmmün baskılayıcı etken ortadan kalkıyor, sınırsız hücre kaynağı sağlanıyor, daha ucuz ve cerrahi müdahaleyi minimuma indiriyor.

Non invazif insülin – Afrezza: Nefes yoluyla alınan insülin, astımlılar tarafından kullanımı önerilmiyor, ama Eda hanım ve ekibi FDI onayı almak için inanılmaz çaba harcıyor. Bu yöntem de diyabet tedavileri adına umut vadediyor.  

  Son olarak “Kök hücre nakli ile tedavi mümkün mü?” Sorusunu yanıtlayalım. Kök hücre uygulamasında bağışıklık sistemini baskılan ilaçlar alınmak zorunda kalınıyor, bu da en küçük bir enfeksiyonu ciddi bir hale getirebiliyor. Dr. Eda Cengiz ve ekibi bu konuda da çalışmalarını sürdürüyor. Amaçları, bağışıklık baskılayıcı ilaçlar alınmadan kök hücre tedavisinin gerçekleştirilmesini sağlamak. Asıl konu ise T hücrelerinin değişmesiyle adacık hücrelerinde meydana gelen otoimmüniteyi ortadan kaldırmak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder